20 Kasım 2018 Salı

Ya Vicdanın?

Dostluk mu dedi birisi? 
Arkadaşlık mı ? 

Neler vermedik ki neler bekleyerek.. 
Bi düşünsene Ben kötü anlarımı, iyi anlarımı, başarılarımı, başarısızlıklarımı, sevincimi, üzüntümü herşeyimi paylaştım. Gülümsedim ilk sizi aradım, ağladım aradım, kazandım aradım, kaybettim aradım Hep şeffaf oldum. Dost sandım yanımdasınız sandım arkadaşım sandım. Güvendim, inandım. 
Ama şimdilerde bakıyorum da Ben ne kadar büyük hatalar yapmışım. Çok güvenmişim çok önemsemişim. Yaşadığım onca kötü günün ardından Instagram’dan mesaj atmanın dışında hiç kimse önemseyip arayıp sormadı bile (bir kaç kişi hariç) Artık aklıma tek bir şey geliyor; ya siz gerçekten benim hep mutsuz olmamı istediğiniz ben bunu fark etmedim, ya da Gerçekten hiç dost olmamışız siz hep sadece sıradan arkadaş olmuşsunuz benim için ben gözümde büyütmüşüm. Kızgınlığım Kırgınlığım veya buna benzeyen hiçbir duygum yok! Üzülmüyorum da. Şaşırıyorum sadece gün geçtikçe daha da çok şaşırıyorum sma öğreniyorum. Binbir türlü bahanelere sığındınız, gelmediniz,aramadınız sormadınız başarılarımı takdir etmediniz. 
İnsanlar size engel koyabildiler. Arkasından binbir türlü konuştuğunuz insanlarla ahbap oldunuz. İlişkilerimi de şeffaf yaşadım her anıma ortak ettim sizi paylaştım en güzel anlarımı. Dertleştim sizle belki ihanetlerimi dinlediniz. Ayrıldım, haykırdım, ağladım Ama sustunuz köşeden izlemeyi tercih ettiniz. Yine sustum boşver dedim. Öyle olması gerekmiştir dedim kendimi tatmin ettim. 

Ama öğrendim mi? Hayır! 

Ben yine birisine aynı güvenirim, yine herşeyimi paylaşırım. Yine susmam, söylemediklerimi bile söylerim. Sarılırım seni ben bilirim. Benim için dostluk sen, ben değil! biz olabilmek!
Sustuklarım, benim aciz durumlarımda sustuklarım, kafamı kaldırdığımda paylaşmak için sizi bulamadığım anlar varya işte o anlar yakacak bir gün içinizi.

Ben mi ? Hala dostum, ilk koşanım. 
Herşeyimi paylaşanım. 
Siz bir gün bencilliğinizi bir yerde unutursunuz da gerçek dost olmayı öğrenirsiniz umarım bir gün.  
Herşey geçici yaş, ömür, para, aşk! 
Sadece nasıl bilirdiniz diyecek hoca sen iyi bilirdik diyeceksin. 
Vicdanın rahat edecekse o an. Şimdi yazdıklarımı unut. 
 iyi edemedik diye kemirecekse içini vicdanının sesi.. derin bir sessizlikle sen düşüneceksin onu. 
Hiçbirimiz hiçbir şeyimizi götüremeyeceğiz belki ama benim vicdanım rahatça gelecek benimle. 
Paylaşmak istedim, 

Samy Ertan 

25 Mayıs 2018 Cuma

Ölen Sadece Zamanmış!

Ne kadar yanılmak istesem de hayatım boyunca İkili ilişkilerdeki tahminlerimde hiç yanılmadım biliyormusunuz? 
İster tecrübe deyin, isterseniz ukalalık fark etmez ikiside kabulüm. İkiside benim:)

Genelde kendimi şarkılarla ifade etmeyi sevdiğimdendir herhalde ki; ayrılık şarkılarına çok maruz kalan günler geçirdim, ağladım, uykusuz kaldım,
Güçlü durdum, üzüldüm ama elimden geldiğince belli etmedim, bazen umursamaz olduğumu düşündüler aldırış etmedim. Ve nihayet yazmaya karar verdim;

Dostlarımdan kırıldım, hatalar yaptım ama hep sonunda yalnız kaldım. Gerçi sadece kendimle olmayı hep sevmişimdir. Şikayet etmiyorum ama hak ettim mi tartışılır.

Şimdi Diyeceksiniz ki yalnız kaldıysan mutlaka suçlusudur, haksızsındır! 
Suçlu olmadım hiç ama haksız olduğum durumlar oldu biliyorum, hatta saldırdığım anlar bile olmuştur! Fakat hayır öyle değil diye haykırmaktan yorulduğumdandır ki bu sefer sustum.
İfade ettiğim şeyin anlaşılmadığını yada yanlış anlaşıldığını anladığım an hırçınlaştım, ama kalpten değil anlık öfkeler diyelim.  
sadece gerçek dostlarım yada öyle sandığım kişiler tarafından haksızlıklarım, hırçınlıklarım kabul görsün, sorgulansın istedim hepsinin bir sebebi vardı, durup dururken delirmedim:)

Gelelim derin meseleye, ben mi iyi bir sevgili olamadım ya da insanlar bana verdikleri sözleri tutmadılar, tutamadılar orası biraz karışık. 
Seni asla bırakmam denilen her söze her defasında inandım, inanmak istedim. 
Tüm kalbimle sevsemde ve bunu belli etmekten asla çekinmesemde sonunda vazgeçilen yine ben:) benimle uğraşmak zordur bakma sen ama, tüm kapılarımı aşk’a açmak en büyük hatalarımdan biri sanırım. Gel gör ki bende rüzgar en sert POYRAZdan esti bu sefer! 

Tekrar denememek üzere küstüm aşk’a. Bana yaramıyormuş bir kere daha anladım. 
Aklı sende olmayanı yüreğinde taşımak büyük bir yük ve ben aklı bende olmayanı yüreğimde taşımaktan vazgeçtim. 

NOT;
“Aslında kalbimle yarıştın, yarışı kazanamayınca da bükemediğin bileği kırdın misali kırdın kalbimi” 

Bir şarkının içinde kulağıma çalınmış şöyle bir dize var aklıma gelen ; kızgınlıklar geçer belki zamanla, kırgınlığım asla! Tarifi imkansız diye düşündüğüm vazgeçişlerimin tarifi olsun bu. 

Aslına Bakarsanız,


Sizinle aynı pencereden bakmayan insanların sizi anlaması zor ve asıl zora soktuğum durum beni anlamalarını bekleyerek büyük hata yapmak.
seni anlamasını, acını paylaşmasını nasıl beklersin, yaşanmışlıkları seninle aynı olmayanlar senin ruh halini anlamaz, anlayamaz! Kabul et be yavrum:)


Hep katılmışımdır bu söze; şarkıların sözlerini dinleyen duyguları ile, sadece müziğine eşlik eden duyarsızlığı ile yaşıyormuş!
Ben hem dinliyor, hem söylüyorum ya bu deliliğim ordan galiba. 

Dost olmayı hep iyi bildim, yıllarca durdum sağlam bir heykel gibi, iyi bildim dostlarımın acılarını, herşeyi paylaşmayı,
kulaklarımla duydum aldırış etmedim arkamdan konuşulanları.
Ancak birini nereden vuracağınızı bilmek ve o silahı asla kullanmamak en büyük dostluk değilmidir zaten? 
Ben vurmadım! O silahı tutmadım bile çekmecemde! Onlar tuttuğumu sandı, yanıldılar ben onların bunu düşündüklerine kırıldım, kırıldığım yerde de kaldım. 

Vurmazsınız belki ama bilirsiniz kırılacağı yeri dostun, sevgilinin!
Vurmayı Tercih ettiler! O ayrı!
Canınız sağolsun!
Hakta yerini bulur er yada geç, Ah da!

Hiç Alınmıyorum artık, aldırış etmiyorum gülüp geçiyorum delirdiğimi düşünenlere, saldırmıyorum, cevap vermiyorum.
Bu da benim yaşam biçimim! 
Neden böyle oldu? Acaba böylemi? Şöylemi? Diye sorgulamakla geçti hayatım. Buna çanak tutmanız hiç mi katkı değil? Bir düşünsenize!

Sorgulamıyorum artık insanları!
sana bunu yaptıracak, düşündürecek hale ne getirdi? ne yaptılar? ne yaptım? diye yaklaşımlarını Bekliyorum herkes adresimi iyi biliyor yeterki karşıma geçip konuşacak cümleleriniz olsun ben dinlerim.
Çünki siz mimarısınız yaşadıklarımın! 
Kendinize; 
-ben ne yaptım! dediğinizde ve cevabını verebildiğinizde, vicdanınız rahatsa 
aynı şeyi konuşacağız işte! 

Duygularımı, yarı yolda bırakılışımı, kırgınlıklarımı anlatmaya çalıştım.
ya şarkı söylemeliydim avaz avaz yada yazmalıydım. Yazmayı tercih ettim. 
Herşeyin anısına derin saygılarımla!

Teşekkürler!

21 Eylül 2017 Perşembe

Anlatmak Ne Zor Bu Hali..




Bazen anlatmak zor geldi sustum bazen de çok cesurdum ama sen yoktun. Anlatmak istedikleri haykırmak istedikleri oluyor insanın yüzüne karşı büyük bir cesaretle her şeyi anlatmak istiyor insan birisine. Cesaret edebiliyor mu? bence hayır! korkularımız samimiyetimizin önüne geçiyor artık. Şöyle bir düşünüyorum da kimlerin yüzüne neler söylemek isterdim bunlar korktuğumdan sakladığımdan değil kaybetmeye cesaret edemediğimden Galiba. Ama varlıklarının bana hiçbir anlam katmadığı o saçma sapan duygu yüzünden işte. Biraz karışık başladım konuya galiba şöyle açıklayayım:

Bazen bazı tenlerle karşılaşırsınız belkide sevişirsiniz hani o kokunun size samimi geldiği anda yataktan kalkar ve gitmek zorunda olduğunu söyler ya size bir dahada aramaz ya. Fahişe bir duygudur o! Yada daha edepli ve daha basit bir tabirle radyoda sevdiğin şarkının sesini açtığınızda şarkı biter ya yarım kalır heyecanınız Şarkıya bağıra bağıra eşlik etme isteğiniz yok olur başka bir kanala geçersiniz ya öyle bu aralar hayat. Kırgınlıklarımızı üzüntülerimizi hayal kırıklıklarınızı intikam adı altında başka bedenlerden Başka Kalplerden çıkarmaya çalışmak ne kadar zor suçlu biz miyiz bizim bu duruma düşmemize sebebiyet veren o fahişe bedenlermi? Hiç düşündünüz mü! Ben bugün düşündüm Ve şöyle bir sonuç çıkardım diyorum ki gidenlere harcadık kalanları yada gelmek isteyenleri!  giden gitmiştir ya hani o an bitmiştir ya kandırmışızdır ya kendimizi. Bu kadar basit olmalı aslında gitmeli ve orada bitmeli bize gelenlerde bir gün gitmek için gelmiyor mu zaten bu biraz arabesk oldu kabul ediyorum! Duygularımı düşüncelerimi hiçbir zaman kilit altına almadan yazdım yanlış anlaşılır miyim diye korkum olmadı hiç. Bu ne demiş ya ne yazmış böyle derken diliniz yüreğinizin İşte söylemek istediklerimi söyleyen birisi var dediğini duyar gibiyim biraz kendimizi kandırmasak artık karşımıza çıkanlardan zevk almaya başlasak. Aşk bulmacada üç harfli kelime olarak kalsa mesela nasıl sorulurdu mesela düşünsene.  Şöyle olabilir: hayatım zindan eden bişi üç harfli. Üç harfli dedim bir şey musallat olmasın da başınıza:) Bu yazıyı okuduktan sonra oturup düşünmenizi istiyorum bir ben miyim böyle düşünen? Deliriyor muyum? ki zaten deliyim! bunun ötesi olabilir mi? Suçlu kim,kimler? bu kadar güvensiz olmamızı gerektiren o doğaüstü olay ne? Çözümü var mı? Ben bu sırada bir cevap bulursam mutlaka yazacağım! 

20 Mart 2017 Pazartesi

istanbul kırmızısı

İstanbul kırmızısı ..
Filmi geçen hafta içinde izleme fırsatı yakaladım biraz sindirmek istedim yazımı yazmak için. Gitmeden önce bir Ferzan Özpetek yapımları hayranı olarak bütün eleştirileri okudum. Şimdi bu eleştirilere ne kadar hak vermediği yazmak isterim naçizane ;
Eleştirilerin çoğu olumsuz yönde ve film izlemiş bir adam olarak kızgınımda biraz. Herkes okumak zorunda değil belki ama en azından kitapla olan bağlantısını anlamak için araştırabilirdiniz 
İstanbul kırmızısı kitabının oluşum sürecini anlatan bu film gerek kadrosu gerek hikayesi ile bence tam isabet olmuş. Tamam belki türk oyuncu kadrosu hoşunuza gitmemiş olabilir ama kitapta anlattığı karakterleri birebir tanıyan adam (ferzan) yanlış bir seçim yapmış olamaz. Takdir edersiniz ki adam yaşamış ve yazmış. Kimlerle ne yaşadığını ve buna hangi oyuncunun oturacağını gayet iyi seçebilir. Gençliği ve şu anki durumu ile bir bağlantı var filmde bence aslında kitabı yazarken ikiye bölünen ferzan anlatılmış aslında. Zaten daha önce bir ferzan özpetek filmi izlemeyen birinin anlayabileceği bir hikaye de olmamış haklısınız. Ama adamın anlatmak istedikleri bana gayet geçti ve suya atlayanın, cenazedeki deniz görevini üstlenen Orhan’ın aslında Ferzan olduğunu, Denizin Ferzan’ın Gençliği olduğu kalbinizle filme baktığınızda anlaşılır durumda.
Kitabı not alarak defalarca okumuş bir adam olarak şu ana kadar ki Ferzan filmlerinin en sahicisi diyebilirim. Çünkü bu sefer o duyguların oluşum sürecini görmek daha samimi yapmış Ferzanı. Ayrıca ilk defa bir filminde Sezen Aksu şarkısı yok ama yanlış anlamadıysam şarkısının ötesinde bağrına basarcasına şarkıların kalbi evi kullanılmış Sezenimin.  Ve sevgiliye ithaf edilen tüm filmler bu sefer kitapta olduğu gibi Anne’ye.. lütfen kitabı tamamen okuyup filmi tekrar değerlendirin.. Sırada Sen benim Hayatımsın var.. sabırla bekliyorum.

Bilmeyenler için : ‘’Sen Benim Hayatımsın’’ Bir Ferzan Özpetek Kitabıdır.

5 Mart 2017 Pazar

Vazgeçmedim..

Sevin, 

İmkansız olduğunu bile bile vazgeçmeyin. Kimin kazanacağı hiç belli olmaz gerçekten sevmek kazandırmıştır çoğu zaman. Şimdiye kadar imkansız dediğiniz hiç bir şey gerçek olmadımı? Aslolan ne yaşadığın değil Nasıl yaşadığın değil midir ?. Kalıp savaşmak her yiğidin harcı değildir. Sizin için savaşan insanları kaybetmeyin sonra geç kalabilirsiniz. Sabır güzel günler getirecektir, sabredin! Olurda olmaz denileni oldurursunuz, bu elinizde. Vazgeçmek kolaya kaçmak gibi. Uğruna savaşacak birisi varsa karşınızda savaşın. Öyle büyük uğraşlara da gerek yok aslında gercekten seven'e güvenin yeter sonrasını o şekillendirecektir. Ama? Diye kesin keskin sorular soracaksın ve yokuşa süreceksin işi hadi onada cevap vereyim şimdiden; 


Tamam Git!

Ama; 

Ben bir daha bu kadar sevilirim zaten bundan da eminim diyorsan git tabi. Kaldı ki sevildiğini hissetmek sevmektende güzeldir bence. Ama benden duymuş olma ama biliyormusun bu kadar sevilmezsin ki. Ya da çok beklersin sonrada geçen zamana yazık "keşke" der durursun. Kimsenin büyük keşkelerinden biri olmayın. Keşkeler acıdır, yakar ve asla iyi hissettirmez. 


Tecrübe ile sabittir yazdıklarım. 


Vicdanın rahatsız olmayacaksa gitmeseydim demeyeceksen gideceksin. Sezen Demişti; "DüşIerIe gerçekIer ayrı ayrı yaşar"


Gitmek Zorundasın Madem!

Sessizliği denediğiniz halde, sabırla beklediğiniz halde, zaman verdiğiniz halde, ve hala sizi anlamıyorsa ozaman gidin evet. Kendinize saygınızdan, kalbinizin daha fazla parçalamasını engellemek, onu korumak için gidin. 


Ben mi ? 


Ben kalmaları tercih edenlerdenim. Üstelik neyi beklediğimi bilmediğim halde. Ben öyle hemen vazgeçemiyorum. Vicdanım rahatsız oluyor. Seni çok seviyorum demelerin hakkını vererek sevgimden, saygımdan susuyorum ama sevmekten vazgeçmiyorum. Hayatımın birçok evresinde edepiz de olsam sevdim mi edepli seviyorum ben. Kalbime saygım var ve kalbim hiçbir zaman mantığıma yenilmez. Duygularım var ve onlardan eminim beni hiç yanıltmadılar. Üzdüler zaman zaman beni ama hep doğruyu söylediler. 


Şimdi Gülümse çünkü üzülmen kimsenin umrunda değil. 


Sevmek Yetmiyor Bazen. 


#samyertan


3 Eylül 2016 Cumartesi

Kırık Hayaller Ellerimizi Kesermi?




Uzun zaman bir şey yazmayınca insan sanki yazmayı unutmuş gibi oluyor hayat ne kadar garip değil mi? diye bir başlangıç yapmak istiyorum itirazı olan? uzun zamandır yazmıyorum yazmaya değecek Bir şeyler yaşamadığım için değil ifade edecek kelimeleri bir araya getirecek Sabıra sahip olmadığım için galiba. Bu aralar bazı özlemler içindeyim size de oluyor mu? bazen dostlarımın,dostluklarını özlüyorum, Aslında geride kalmış paylaşarak çoğalacağına paylaşarak azalmış şeyleri özlüyorum. Belkide her şey hayatın şartlarından rutine geçmiş ve belkide ben buna ayak uydurmak da zorlanıyorum mesela arkadaşımın kedisini özledim bugün iki sene oldu öleli ama kedi gibi değildi. Gülümserdi kocaman bir kediydi :) Gülümsemesi ile size sarılırdı, inadımıza bir çok şey yapardı ama Onu sevmekten hiç vazgeçmezdik çünkü onunda bizi sevdiğine çok emindik. Kızardık söverdik ama özür dilemesini bilirdi. Bir bakardın ki kızım kovaladığın o kediyi okşarken bulurdun kendini. Olamadık mı Öyle Biz? Ne alaka diyeceksiniz belki de öyle değil ama biliyor musunuz bazen o kedideki samimiyeti özlüyorsunuz işte! Dur Orda öyle Düşünme Delirmedim! Yalnız hissetmiyorum kendimi aksine etrafım çok kalabalık. Ki zaten sevildiğimi de biliyorum duygularım enteresan,anlamsız bir melankoli. Tecrübelerim, yaşadıklarım ve hatalarımdan oluşuyor ya hani yaşadıklarım yanıma kar ve zaman geriye alınamaz kabül ettim tamam! Tamam ama bazı hatalarımı olmamış farzedin ve bana bir fırsat verin desem? Güldünüz değil mi? belki sizde bunu istiyorsunuz mümkün mü? Dur ben sizden önce Söyleyeyim Hayır! Bütün hatalarım değil çünkü bazı hatalarımdan memnunum. Ama bazı hatalarım bazı uzun yıllarımı alan hatalarım yada Yanlış Bedenlerdeki Yanlış Ruh'u Arama Hikayem şimdi şarkı sözlerinin içerisinde. Dinledikçe beni rahatsız ediyor sen en güzel duyguların Katili,hatalarımdan biri,büyük günahların bedeli. hatta senin için harcanan zamana yazık! Bu sözleri söylemek istediğim ya da söyledigim birkaç insan var hayatımda doğru! Kişiselleştirmek istemem yazımı ama siz siz olun kolay kanmayın Aklınıza! akıl yaşta değil biliyor musunuz? Ama bazen baştada değil! yaşını başını almış adamlar gördüm ama o kadar küçükler ki aslında! O kadar küçüklermiş ki aslında ben geç farketmiş ama maalesef uzun yılları geri alamamışım! Allahtan şarkının söylediği gibi Güzelleştim Yasla' da tahammül edebildim;) Yaslarım Kişilere değil yanlış anlaşılmak istemem herkes birşeyler katar birbirine. Yaslarım zaman'a. Dikkat edin olur mu?  verip geri alamayacağınız ve kendi kendinize hesabını veremeyeceğiniz tek Şey zaman! Zaman demişken şimdi zamanım O kadar güzel ki Farkındayım artık çünkü. Kendimin, vermek istediklerimin, istemediklerimin. Kalbiniz yönetsin sizi, Yalnız bırakmaz O merak etmeyin, ama beyninize danışın arada sırada ama alışverişleriniz hep karşılıklı olmasın. Bazen karşılık beklemeyin verin! daha mutlu olduğunuzu fark edeceksiniz. Yazıklar olmasın! Bela Bizden uzak olsun! Uzun zaman sonra Yazmak istedim yazdım :) sevgiler! 

20 Nisan 2014 Pazar

Yalnızlık..



Böyle garip bir şey işte yalnızlık.. Odadan çıkmana izin versin diye kapı koluyla tokalaşırsın kimi zaman.. Sarılıp uyuduğun yastığına “günaydın” diyerek uyandığın sabahlarda anlarsın en çok yalnız olduğunu.. Ağladıkça gözünden sızan damlalar yetim kaldığında bir mendil bulmak için evi adımlarken, yalnızlık gölgen gibi yanındadır; kimi zaman ayak sesleri nabzına karışır.. Öyle şarkıdaki gibi “yollarına pusu kurup” beklemez.. Her ânın onla sarmaş dolaş geçer..

    Elini onun beline dolayıp arşınlarsın sokakları.. Nerede el ele gezen bir çift görsen ellerin utancından kaçacak delik arar ve nihâyet ceplerine saklanır.. Gözlerinse nâfile bakışlarını yere düşürür, başın öne eğik sürer gider yolculuğunun geri kalanı.. Ne zaman ki telefonun senden daha suskundur, o zaman anla ki olabildiğine yalnızsın.. An gelir, seni değil de yükleyeceğin paranın kokusunu seven o servis mesajlarına bile için için sevinirsin.. Her gelişlerinde yüreğin hızla atmaya başlar.. “Belki” diyerek açtığın telefonun ekranında gözle görülmeyen tek kelimelik bir sübliminal mesaj vardır aslında: Keşke…

    Canının sıkıntısına merhem olsun diye şöyle güzel bir çay demleyip boca edersin ince belli bardağa.. Güneşi arkasına alıp derin derin bakarsın.. “Heyt be!! Yâkut gibi parlıyor mübârek” dersin o berraklığa gururla bakarken.. Takdir gösteren bir kelime duymak en büyük arzundur ilk yudumu almadan hemen önce.. O anki sessizlik de tok ve gür bir sesle haykırır sana yalnız olduğunu.. Kapının çalışıyla irkilirsin.. Sonra geçmişte eksik bıraktığı birşeyleri tamamlamaya gelen birini bulacağını umarak açarsın kapıyı.. Karşına hiç tanımadığın bir yüz dikilir.. “E ne yâni, her tanıdık zâten bir zamanlar yabancı değil miydi?” diye bir züğürt tesellisi verirsin kendi kendine iç sesinle, derken o teselliyi de “boş beleş” diye etiketleyip bırakır kapıya kapıdaki yabancı.. Komşunun misâfiri olduğunu öğrenince için bulutlanır.. Bu kez beyninin içinde zil çalar.. Sorarsın: Kim o?? Ve cevap hem gecikmez hem de hiç sekmez: Yalnızlık…

    Kendi kendine kalınca ne ağlamanın ne de gülmenin tadı vardır.. İşte bundandır ki yüzüne hep ne idüğü belirsiz donuk bir ifâde yerleşir ve arsız misâfir gibi bir türlü kalkıp gitmek bilmez.. Ağlamalarına kıvılcımlar çakarken gülmelerine de dikenler batar.. En sevdiğin yemeğin bile tadı tuzu kaçar.. Bayıldığın o tatlı acı gelmeye başlar.. Hayrânı olduğun müziklerin kapı gıcırtısına mı, yoksa tahtaya kazınan tebeşir sesine mi daha çok benzediğine dâir derin tereddütlerin peydâ oluverir..

    “Orda biri mi var?” cümlesi artık senin için yalnızca paranoya göstergesidir.. En çok da sen bilirsin aslında orda hiçkimsenin olmadığını ve olamayacağını.. Gel zaman git zaman, kendi kendinle derin sohbetlere dalmaya başlarsın.. Ve bir yerden sonra bilemezsin; yalnızlık kötü insanlarla arana giren bir ödül müdür, yoksa iyi insanlarla aranı açan bir cezâ mı?